Dünya gerçekten birçok yönden değişiyor; endişem o ki yatırımcılar değişimin en büyük faktörlerinden bazılarına yeterince dikkat etmiyorlar, özellikle de iş sürdürülebilirliğe gelince. Sürdürülebilirlik derken anlatmak istediğim, çevresel ve sosyal sorunlar ve kurumsal yönetim gibi cazip konular. Bence bunları gözardı etmek kayıtsızlık olur, çünkü gözardı edilmesi ileriye dönük uzun vadeli kazançları riske atabilir. Ve sizi şaşırtabilecek bir şey: Sürdürülebilirliğe gerçekten etki edebilecek güç dengesi kurumsal yatırımcıların, emeklilik fonları, vakıflar ve bağış fonları gibi büyük yatırımcıların elinde. İnanıyorum ki, sürdürülebilir yatırım düşündüğünüzden daha az karmaşık, sandığınızdan çok daha iyi performansı var ve hayal edebileceğimizden çok daha önemli. Halihazırda bildiklerimizi tekrar hatırlatayım. Hem büyüyen, hem de yaşlanan bir nüfusumuz var; bugün yedi milyar ruha sahibiz, bu yüzyılın sonuna kadar on milyara doğru gidecek; doğal kaynakları yenilenebileceğinden daha hızlı şekilde tüketiyoruz ve de iklimsel degişikliklerin esas sorumlusu olan gaz emisyonları artmaya devam etmekte. Bunlar belli ki çevresel ve sosyal sorunlar, ama hepsi bununla kalmıyor.
Bunlar ekonomik sorunlar ve bu da bu sorunları risk ve kazanç ile ilgili hâle getiriyor. Gerçekten de karmaşık ve uzak görünebilirler, ki bu da şunu yapmamızı cazip kılabilir: Kafamızı kuma gömüp, bunun hakkında düşünmemek. Yapabilirseniz, buna karşı koyun. Bunu evde denemeyin.
Ama bu beni bugünkü yatırım kurallarının yarınki amaca uygun olup olmadığı konusunda meraklandırıyor. Biliyoruz ki yatırımcılar bir şirkete bakıp yatırıma uygun olup olmadığına karar verirken finansal verilere bakıyorlar; satışların büyümesi, nakit akışı, pazar payı değerleme gibi metrikler| Ve tabii ki bunların tümü gerekli, ama yeterli değiller. Yatırımcılar ÇSY diye adlandırdığımız üç faktörün performans metriklerine de bakmalılar: Çevre, sosyal ve yönetim. Çevre; enerji tüketimini, su bulunabilirliğini, atık ve kirliliği içeriyor, yani kaynakların etkin kullanımını sağlamakla ilgili. Toplum; insan sermayesini, çalışan katılımı ve yenilik yapma kapasitesi gibi şeyleri ve aynı zamanda tedarik zinciri yönetimi, işçi hakları ve insan haklarını içeriyor. Yönetim ise şirketlerin yönetim kurulları ve yatırımcıları tarafından gözetimde olmasıyla ilgili. İşte, size bunların cazip şeyler olduğunu söylemiştim. Ama ÇSY sürdürülebilirliğin ölçüsüdür ve sürdürülebilir yatırım ÇSY faktörlerini finansal faktörlerle birlikte yatırım sürecine dahil eder. Bu, insanlara ve gezegene olan zararın minimize edilerek gelecekteki riskin sınırlanması anlamına gelir ve de üretken ve sürdürülebilir sonuçlar elde eden kullanıcılara sermaye sağlanması anlamına gelir. Yani eğer sürdürülebilirlik bugün finansal olarak önemli ise ve tüm belirtiler gelecekte daha önemli olacağını gösteriyorsa, özel sektör bu konuya dikkat ediyor mu? Evet, gerçekten güzel olan şey çoğu genel müdürün dikkat etmesi. Sürdürülebilirliği sadece önemli olarak değil, şirketin başarısı için de kritik olarak görmeye başladılar. Dünyadaki genel müdürlerin yaklaşık yüzde 80'i sürdürülebilirliği inovasyonda artış ve endüstrilerinde rekabet avantajına erişmenin kaynağı olarak görüyor.
Ancak yüzde 93'ü ÇSY'yi gelecek olarak veya şirketlerinin geleceği için önemli olarak görüyor. Gördüğünüz gibi genel müdürlerin bakışı belli. Sürdürülebilirlikte inanılmaz bir fırsat bulunur. O zaman şirketler görünür iş sonuçları almak üzere ÇSY'yi gerçekte nasıl kullanıyorlar? Bir örnek bizim için çok değerli. 2012'de State Street 54 uygulamayı bulut ortama taşıdı ve 85 tanesini de emekliye ayırdık. İşletim sistemi ortamlarını sanal hâle getirdik ve birçok otomasyon projesini tamamladık. İşte bu inisiyatifler daha mobil bir iş ortamı yaratıyor, gayrimenkul ayak izini azaltıyor, işletme maliyetlerinde yıllık olarak 23 milyon dolar tasarruf sağlıyor ve 100.00 metrik ton karbon emisyonunu önlüyor. Bu, 21.000 aracı trafikten çıkarmaya eşdeğer. Çok harika, değil mi? Diğer bir örnek de Pentair. Pentair, bir ABD sanayi holdingi ve yaklaşık on yıl önce ana elektrikli alet işlerini sattılar ve bu kazançlarını su işine yatırdılar. Bu çok büyük bir bahis. Neden bunu yaptılar? Evet, ev tamiri meraklılarından özür diliyorum ama su işinde elektrkli aletlerden daha fazla büyüme var ve bu şirket yeni Yeni Dünya adını verdikleri şeyi başarmak istiyorlardı. Bu, dört milyar orta sınıf insanın yiyecek, enerji ve su talep etmesi demek. Şimdi kendi kendinize soruyor olabilirsiniz, bunlar sadece uç vakalar mı? Yani gerçekten mi öyle? Sürdürülebilirliği dikkate alan şirketler finansal olarak gerçekten iyi durumdalar mı? Sizi hayret ettirecek cevap, evettir. Veriler, daha iyi ÇSY performansı olan hisse senetlerinin en az diğerleri kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Mavide, MSCI World'ü görüyoruz. Bu, dünyadaki gelişmiş pazarlardaki büyük şirketlerin indeksi. Ve altın rengi olarak, ÇSY performansı en iyi olarak değerlendirilmiş şirketlerin bir alt kümesini görüyoruz. Üç yıldan fazla sürede, hiçbir performans farkı yok. O zaman bu tamam, değil mi? Daha fazlasını istiyoruz. Daha fazlasını istiyorum. Bazı durumlarda, ÇSY daha iyi bir performans gösterebilir. Mavide, dünyadaki en büyük 500 şirketin performansını görüyoruz ve altın rengi olarak iklim değişikliği stratejisi ve risk yönetiminde en iyi uygulamalara sahip şirketlerin alt kümesini görüyoruz. Yaklaşık sekiz sene boyunca, yaklaşık üçte iki oranda daha fazla performans gösterdiler. Evet bu korelasyon. Sebep sonuç değil. Ancak bu, çevresel liderliğin iyi kazançla bağdaştığını gösteriyor. O zaman eğer kazanç aynı ya da daha iyi olursa ve gezegen bundan fayda görürse, bunun norm olması gerekmez mi? Yatırımcılar, özellikle kurumsal yatırımcılar bununla ilgili mi? Evet, bazıları öyle ve birkaçı da öncü konumda. Hesta. Hesta, Avustralya'da sağlık ve toplum hizmetleri çalışanları için bir emeklilik fonu, 22 milyar (dolar) varlığı var. ÇSY'nin risk ve kazançları etkileme potansiyeli olduğuna inanıyorlar. Bu yüzden bunu yatırım sürecine dahil etmek onların vazifelerinin temeli, fon üyelerinin en çok yararı olacak şekilde davranmak onların vazifelerinin temeli. Avustralyalıları sevmek lazım, değil mi? CalPERS, diğer bir örnek. CalPERS, Kaliforniya'da kamu çalışanları için bir emeklilik fonu ve 244 milyar (dolar) varlığı var,
ABD'de ikinci en büyük ve dünyada altıncı en büyükler. Şimdi, tüm fona sistematik olarak entegre edilmiş ÇSY ile yüzde yüz sürdürülebilir yatırıma doğru gidiyorlar. Neden? Daha fazla uzun dönem kazanç için bunun kritik olduğuna inanıyorlar, nokta. Kendi sözleriyle, Uzun dönemli değer yaratımı üç çeşit sermayenin verimli yönetimini gerektirir: Finansal, insan ve fiziksel. Bu yüzden ÇSY ile ilgiliyiz. İşimin bir parçası olarak, birçok yatırımcı ile konuşuyorum ve hepsi durumu bu şekilde görmüyorlar. Sık sık şunu duyarım, Kazancı maksimize etmek zorundayız, bu yüzden bunu burada yapamayız., veya Portfolyomuzu politika beyanı yapmak için kullanmak istemiyoruz. Beni gerçekten kızdıranı ise şu, Eğer bununla ilgili birşeyler yapmak istiyorsan, sadece para kazan ve kârı hayır kurumlarına ver. Hep şüphe, hep şüphe. Yani burada birşey açıklamama izin verin. Şirketler ve yatırımcılar gezegenin kaderinden tek başlarına sorumlu değillerdir. Sonsuz sosyal sorumlulukları yoktur ve mantıklı yatırım ile finans teorisi sürdürülebilirlikten aşağı değildir. Birbiriyle uyumludurlar. O yüzden burada birinden ödün vermekten bahsetmiyorum. Ancak kurumsal yatırımcılar sürdürülebilirlikte x faktörüdür. Neden anahtarı ellerinde tutarlar? Cevabı oldukça basit, paraları vardır. Hem de çok. Yani, gerçekten çok fazla. Dünya hisse senedi pazarı 55 trilyon dolar değerindedir. Dünya bono pazarı ise 78 trilyondur. İkisi beraber 133 trilyondur. Bu, ABD'nin GSMH'sının sekiz buçuk katı. Bu, dünyanın en büyük ekonomisidir. Bu, gerçekten de ciddi bir güç. Böylece bu acil sorunlardan bazılarını tekrar ele alabiliriz, temiz su, temiz hava, 10 milyar ağzı beslemek gibi, eğer kurumsal yatırımcılar ÇSY'yi yatırımlarına entegre ederlerse. Bu gücü bu sorunları çözmek için en fazla çalışan veya en azından bunları kötüleştirmeyen şirketlere daha fazla sermaye aktarmak için kullansalar ne olurdu? Peki ya çalışıp, biriktirip, yatırım yapsak ve emekli olduğumuzda dünyanın şimdikinden daha stresli ve daha az güvenli olduğunu görsek? Peki ya yeteri kadar temiz hava ve temiz su olmazsa? Adil bir soru da şu olur, peki ya bütün bu sürdürülebilirlik riskiyle ilgili şeyler abartılmışsa, büyütülmüşse, acil değilse, dürüst tüketiciler veya hayat tarzı seçimi için olan bir şeyse? O zaman, Başkan John F. Kennedy bunun hakkında çok uygun bir şey söyledi: Bir hareket planının riskleri ve maliyetleri vardır, ancak zahmetsiz eylemsizliğin uzun dönemli riskleri ve maliyetlerinden çok daha azdır. Bunda değerleme riski olacağını kabul ediyorum, ancak bu kabul edilmiş bilimsel mutabakata dayalı olduğu için tamamen yanlış olmaması ihtimali evimizin yanması veya araba kazası geçirmemiz ihtimalinden daha fazla. Peki, Boston'da yaşıyorsanız belki de değil.
Benim söylemek istediğim, birşey olursa diye kendimizi finansal olarak korumak için sigorta satın alıyoruz, değil mi? İşte sürdürülebilir olarak yatırım yapınca da iki şey yapıyoruz. Gezegenimize ve ekonomimize olan riski azaltarak sigorta yaratıyoruz ve aynı zamanda da kısa vadede performanstan fedakârlık etmiyoruz. [Karikatürdeki adam: Peki ya bu koca bir yalansa ve hiçbir şey için daha iyi bir dünya yaratıyorsak?] İyi, sevdiniz. Ben de seviyorum. (Gülüşmeler) Seviyorum, çünkü iklim değişikliği mevzusunun iki yönüyle de dalga geçiyor. İddiaya girerim, hangi tarafta olduğumu tahmin edemezsiniz. Ancak bununla ilgili gerçekten sevdiğim şey, bana Mark Twain'in söylediği birşeyi hatırlatıyor olması, Gelecek için planla, çünkü orası hayatının geri kalanını geçireceğin yerdir.
Bunlar ekonomik sorunlar ve bu da bu sorunları risk ve kazanç ile ilgili hâle getiriyor. Gerçekten de karmaşık ve uzak görünebilirler, ki bu da şunu yapmamızı cazip kılabilir: Kafamızı kuma gömüp, bunun hakkında düşünmemek. Yapabilirseniz, buna karşı koyun. Bunu evde denemeyin.
Ama bu beni bugünkü yatırım kurallarının yarınki amaca uygun olup olmadığı konusunda meraklandırıyor. Biliyoruz ki yatırımcılar bir şirkete bakıp yatırıma uygun olup olmadığına karar verirken finansal verilere bakıyorlar; satışların büyümesi, nakit akışı, pazar payı değerleme gibi metrikler| Ve tabii ki bunların tümü gerekli, ama yeterli değiller. Yatırımcılar ÇSY diye adlandırdığımız üç faktörün performans metriklerine de bakmalılar: Çevre, sosyal ve yönetim. Çevre; enerji tüketimini, su bulunabilirliğini, atık ve kirliliği içeriyor, yani kaynakların etkin kullanımını sağlamakla ilgili. Toplum; insan sermayesini, çalışan katılımı ve yenilik yapma kapasitesi gibi şeyleri ve aynı zamanda tedarik zinciri yönetimi, işçi hakları ve insan haklarını içeriyor. Yönetim ise şirketlerin yönetim kurulları ve yatırımcıları tarafından gözetimde olmasıyla ilgili. İşte, size bunların cazip şeyler olduğunu söylemiştim. Ama ÇSY sürdürülebilirliğin ölçüsüdür ve sürdürülebilir yatırım ÇSY faktörlerini finansal faktörlerle birlikte yatırım sürecine dahil eder. Bu, insanlara ve gezegene olan zararın minimize edilerek gelecekteki riskin sınırlanması anlamına gelir ve de üretken ve sürdürülebilir sonuçlar elde eden kullanıcılara sermaye sağlanması anlamına gelir. Yani eğer sürdürülebilirlik bugün finansal olarak önemli ise ve tüm belirtiler gelecekte daha önemli olacağını gösteriyorsa, özel sektör bu konuya dikkat ediyor mu? Evet, gerçekten güzel olan şey çoğu genel müdürün dikkat etmesi. Sürdürülebilirliği sadece önemli olarak değil, şirketin başarısı için de kritik olarak görmeye başladılar. Dünyadaki genel müdürlerin yaklaşık yüzde 80'i sürdürülebilirliği inovasyonda artış ve endüstrilerinde rekabet avantajına erişmenin kaynağı olarak görüyor.
Ancak yüzde 93'ü ÇSY'yi gelecek olarak veya şirketlerinin geleceği için önemli olarak görüyor. Gördüğünüz gibi genel müdürlerin bakışı belli. Sürdürülebilirlikte inanılmaz bir fırsat bulunur. O zaman şirketler görünür iş sonuçları almak üzere ÇSY'yi gerçekte nasıl kullanıyorlar? Bir örnek bizim için çok değerli. 2012'de State Street 54 uygulamayı bulut ortama taşıdı ve 85 tanesini de emekliye ayırdık. İşletim sistemi ortamlarını sanal hâle getirdik ve birçok otomasyon projesini tamamladık. İşte bu inisiyatifler daha mobil bir iş ortamı yaratıyor, gayrimenkul ayak izini azaltıyor, işletme maliyetlerinde yıllık olarak 23 milyon dolar tasarruf sağlıyor ve 100.00 metrik ton karbon emisyonunu önlüyor. Bu, 21.000 aracı trafikten çıkarmaya eşdeğer. Çok harika, değil mi? Diğer bir örnek de Pentair. Pentair, bir ABD sanayi holdingi ve yaklaşık on yıl önce ana elektrikli alet işlerini sattılar ve bu kazançlarını su işine yatırdılar. Bu çok büyük bir bahis. Neden bunu yaptılar? Evet, ev tamiri meraklılarından özür diliyorum ama su işinde elektrkli aletlerden daha fazla büyüme var ve bu şirket yeni Yeni Dünya adını verdikleri şeyi başarmak istiyorlardı. Bu, dört milyar orta sınıf insanın yiyecek, enerji ve su talep etmesi demek. Şimdi kendi kendinize soruyor olabilirsiniz, bunlar sadece uç vakalar mı? Yani gerçekten mi öyle? Sürdürülebilirliği dikkate alan şirketler finansal olarak gerçekten iyi durumdalar mı? Sizi hayret ettirecek cevap, evettir. Veriler, daha iyi ÇSY performansı olan hisse senetlerinin en az diğerleri kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Mavide, MSCI World'ü görüyoruz. Bu, dünyadaki gelişmiş pazarlardaki büyük şirketlerin indeksi. Ve altın rengi olarak, ÇSY performansı en iyi olarak değerlendirilmiş şirketlerin bir alt kümesini görüyoruz. Üç yıldan fazla sürede, hiçbir performans farkı yok. O zaman bu tamam, değil mi? Daha fazlasını istiyoruz. Daha fazlasını istiyorum. Bazı durumlarda, ÇSY daha iyi bir performans gösterebilir. Mavide, dünyadaki en büyük 500 şirketin performansını görüyoruz ve altın rengi olarak iklim değişikliği stratejisi ve risk yönetiminde en iyi uygulamalara sahip şirketlerin alt kümesini görüyoruz. Yaklaşık sekiz sene boyunca, yaklaşık üçte iki oranda daha fazla performans gösterdiler. Evet bu korelasyon. Sebep sonuç değil. Ancak bu, çevresel liderliğin iyi kazançla bağdaştığını gösteriyor. O zaman eğer kazanç aynı ya da daha iyi olursa ve gezegen bundan fayda görürse, bunun norm olması gerekmez mi? Yatırımcılar, özellikle kurumsal yatırımcılar bununla ilgili mi? Evet, bazıları öyle ve birkaçı da öncü konumda. Hesta. Hesta, Avustralya'da sağlık ve toplum hizmetleri çalışanları için bir emeklilik fonu, 22 milyar (dolar) varlığı var. ÇSY'nin risk ve kazançları etkileme potansiyeli olduğuna inanıyorlar. Bu yüzden bunu yatırım sürecine dahil etmek onların vazifelerinin temeli, fon üyelerinin en çok yararı olacak şekilde davranmak onların vazifelerinin temeli. Avustralyalıları sevmek lazım, değil mi? CalPERS, diğer bir örnek. CalPERS, Kaliforniya'da kamu çalışanları için bir emeklilik fonu ve 244 milyar (dolar) varlığı var,
ABD'de ikinci en büyük ve dünyada altıncı en büyükler. Şimdi, tüm fona sistematik olarak entegre edilmiş ÇSY ile yüzde yüz sürdürülebilir yatırıma doğru gidiyorlar. Neden? Daha fazla uzun dönem kazanç için bunun kritik olduğuna inanıyorlar, nokta. Kendi sözleriyle, Uzun dönemli değer yaratımı üç çeşit sermayenin verimli yönetimini gerektirir: Finansal, insan ve fiziksel. Bu yüzden ÇSY ile ilgiliyiz. İşimin bir parçası olarak, birçok yatırımcı ile konuşuyorum ve hepsi durumu bu şekilde görmüyorlar. Sık sık şunu duyarım, Kazancı maksimize etmek zorundayız, bu yüzden bunu burada yapamayız., veya Portfolyomuzu politika beyanı yapmak için kullanmak istemiyoruz. Beni gerçekten kızdıranı ise şu, Eğer bununla ilgili birşeyler yapmak istiyorsan, sadece para kazan ve kârı hayır kurumlarına ver. Hep şüphe, hep şüphe. Yani burada birşey açıklamama izin verin. Şirketler ve yatırımcılar gezegenin kaderinden tek başlarına sorumlu değillerdir. Sonsuz sosyal sorumlulukları yoktur ve mantıklı yatırım ile finans teorisi sürdürülebilirlikten aşağı değildir. Birbiriyle uyumludurlar. O yüzden burada birinden ödün vermekten bahsetmiyorum. Ancak kurumsal yatırımcılar sürdürülebilirlikte x faktörüdür. Neden anahtarı ellerinde tutarlar? Cevabı oldukça basit, paraları vardır. Hem de çok. Yani, gerçekten çok fazla. Dünya hisse senedi pazarı 55 trilyon dolar değerindedir. Dünya bono pazarı ise 78 trilyondur. İkisi beraber 133 trilyondur. Bu, ABD'nin GSMH'sının sekiz buçuk katı. Bu, dünyanın en büyük ekonomisidir. Bu, gerçekten de ciddi bir güç. Böylece bu acil sorunlardan bazılarını tekrar ele alabiliriz, temiz su, temiz hava, 10 milyar ağzı beslemek gibi, eğer kurumsal yatırımcılar ÇSY'yi yatırımlarına entegre ederlerse. Bu gücü bu sorunları çözmek için en fazla çalışan veya en azından bunları kötüleştirmeyen şirketlere daha fazla sermaye aktarmak için kullansalar ne olurdu? Peki ya çalışıp, biriktirip, yatırım yapsak ve emekli olduğumuzda dünyanın şimdikinden daha stresli ve daha az güvenli olduğunu görsek? Peki ya yeteri kadar temiz hava ve temiz su olmazsa? Adil bir soru da şu olur, peki ya bütün bu sürdürülebilirlik riskiyle ilgili şeyler abartılmışsa, büyütülmüşse, acil değilse, dürüst tüketiciler veya hayat tarzı seçimi için olan bir şeyse? O zaman, Başkan John F. Kennedy bunun hakkında çok uygun bir şey söyledi: Bir hareket planının riskleri ve maliyetleri vardır, ancak zahmetsiz eylemsizliğin uzun dönemli riskleri ve maliyetlerinden çok daha azdır. Bunda değerleme riski olacağını kabul ediyorum, ancak bu kabul edilmiş bilimsel mutabakata dayalı olduğu için tamamen yanlış olmaması ihtimali evimizin yanması veya araba kazası geçirmemiz ihtimalinden daha fazla. Peki, Boston'da yaşıyorsanız belki de değil.
Benim söylemek istediğim, birşey olursa diye kendimizi finansal olarak korumak için sigorta satın alıyoruz, değil mi? İşte sürdürülebilir olarak yatırım yapınca da iki şey yapıyoruz. Gezegenimize ve ekonomimize olan riski azaltarak sigorta yaratıyoruz ve aynı zamanda da kısa vadede performanstan fedakârlık etmiyoruz. [Karikatürdeki adam: Peki ya bu koca bir yalansa ve hiçbir şey için daha iyi bir dünya yaratıyorsak?] İyi, sevdiniz. Ben de seviyorum. (Gülüşmeler) Seviyorum, çünkü iklim değişikliği mevzusunun iki yönüyle de dalga geçiyor. İddiaya girerim, hangi tarafta olduğumu tahmin edemezsiniz. Ancak bununla ilgili gerçekten sevdiğim şey, bana Mark Twain'in söylediği birşeyi hatırlatıyor olması, Gelecek için planla, çünkü orası hayatının geri kalanını geçireceğin yerdir.
0 yorum: