RUH EŞİNİZ DIŞARDA BİYERDE



'İnsanlar ekleniyor hayatına, insanlar eksiliyor. Sen bir kalabalıktan bir başka kalabalığa çok fark etmeden geçiyorsun, birileri senin hayatından çıkıyor sen bililer­inin hayatından çıkıyorsun... Parçan olmuş daha niceleri uzaklaşıyorlar, bir zamanlar adını bile bilmediklerin ise daha sonra en mahrem gülüşlerin sahibi oluyorlar. ”
Ahmet Altan’ın kitabından bu sözler zihnime kazınmıştı gerçekten herşeyi çok çabuk tüketiyor bir yenisine geçiyoruz. Dostluklardan tutun, ikili ilişkilere kadar devamlı bir yenilenme içerisine giriyoruz. Bazen tanımaya çalışıyoruz, her insan bir deneyim katıyor yaşamımızda. Bir daha çok güvenmeyeceğimle bitiyor sözcükler yada iyi ki! ile tamamlanıyor dostluklar...

Peki tüm bu insani ilişkilerin içerisinde hangimiz ruh eşini aramıyoruz?
Belki de bizi tamamlayacak en zayıf anımızda yanımızda olacak, sizi zayıf, kilolu tüm bu insani kusurları görmeden sevecek omzuna yaslanabileceğimiz kişiyi tanıdığımız insanlardan birinin ardında gizli olabileceğini düşünmedik?
Tamam itiraf edelim aldırmaz davranıp, ruh eşimi bulamayınca anladım ki eşsiz bir ruhum var diyip bütün bunlara inanmyormuş gibi etrafta dolanıp, bu gibi şeyler ancak filmlerde olur diyipte en inanmayanımızı bile öyle bir aday çıkınca içinden acaba O mu? dedirten bir tanıma ,tamamlanma hissini hangimiz içimizde barındırmadık ki.
Ben aşka inanmıyorum ama sevgiye sonsuz inancım var o ayrı...
   Aşkın ömrü Üç Yıldır diye kitap yazmış Frederic
Beigbeder Demek sonrasındaymış maharet..
Evet büyü bozuluyordu tek bir kelimeyle, tek bir davranışla bile bozulabiliyordu on­dan sonra bütün her şey sevgiye kalıyordu ne kadar uyumluysanız o tutuyordu ayakta insanı.
Çünkü Yeşilçam klasiklerinde dendiği gibi Sevgi emekti... Sevgi saatlerce hiçbirsey yapmadan, sıkılmadan konuşabilmekti, bir tarafın sorunu olduğunda kafa kafaya verip çözüm aramaktı, destek olmaktı, inançtı, paylaşımdı aslolan.
Sorgulamamaktı, sorgulanmadığı halde saygı duymaktı...

Sevdiğim aşk hikayelerindenden, Goethe’nin Frau von Stein’a yazdığı ayrılık 

mektubunda

Dediği gibi başta “Biz biribirimizin hiçbirseyi olmayacaktık

ama herseyi olduk” demişti Alman şair

Belkide hem çok beğendiği hemde çok sevdiği hiçbirseyi olmamak üzere çıkılan 

bu yol onu şeyi olmaya vardırmıştı  yapılanlar paylaşılanlar bu noktaya 

vardırmıştı.belki de çok şey beklemeyerek çıkılmalıydı yola ama kararlı 

olunmalıydı zoru görünce değişmemeliydi insan.

Mevlana en güzel şekilde dile getirmişti bunu Yorulacaksan, zorlanacaksan, 

şikâyetçi olacaksan, Keşkelere sığınacaksan,

Söze ama diye başlayacaksan, girme aşk yoluna, aşk yolunda u dönüşü yoktur 

Aşk  derki sana 


Yolumdaysan, başım feda yoluna ama bil ki senin de başım isterim yoluma! Kahır,
 kapris gelecekse senden amenna. Ama ayağına diken batarsa yolumda, ah edip
 vahlanma. Aşk bilek gücü değil yürek işidir. Yüreğin yetmiyorsa düşme yollara.*

Can Yücel’de bu sözü desteklercesine;

“Boş boş seviyorum demekle olmaz; Göstereceksin sevdiğini, hissettireceksin.

Yapamıyor musun? O zaman yoldan çekileceksin.” demişti...
Tüm bunların ışığı altında, şubat ayına girmiş bulunmakla beraber, bütünkalbimle 
bir tek güne yoğunlaşıp Sevgili 14 Şubat hissettirmeden geç diyor içim...
Mevlana’mn söylediği gibi bir yürek bulmak zor gelecek biliyorum ama biz her 
seferinde içimizden bizim için doğru olan yüzü arayacağız. Allah sevdirsin diyeceğiz o güne kadar da; 14 Şubatlar’da kalp şeklinde tabaklarda gelen yemekleri mecburen yiyeceğiz, sevgililere özel sunulan jestleri mecburen izleyeceğiz. Ve tüm bunlar yanımızda yaşanırken eh biraz zor bir durum diyeceğiz...
Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun...







Next
Previous
Click here for Comments

0 yorum: