Zamanı elimizde tutabilmemiz ve sıkıca kavrayabilmemiz için, öncelikle yavaşlığın tadına varmak gerektiğine inanıyorum. Cezayir’de her şey öyle ağır ilerliyor ki bir nevi yaşamsal inziva hali. Yani hayat koşturmuyor, ağır ilerliyor ve siz hiçbir şey kaçırmıyorsunuz. Ne kadar acele ederseniz o kadar geride kalırsınız aslında, kendinize, hayallerinize gecikirsiniz. Genç olduğunuzda bile yıllarca yaşamış kadar yorgun olur bedeniniz ve hayalleriniz eskir. Zamanla daha az şey yapar hale gelirsiniz. Ruhunuz size yetişemez olur, çünkü siz onu çok uzun zaman evvelinde geride bırakmışsınızdır.
Hayatı ve yaşananları sindirmek için durup dinlemek gerekir bazen. Kalbinizin size ne söylediğini dinlemeniz gerekir. İçinizdeki çocuğu yeniden bulmanız ve onu nadide bir çiçeği saklar gibi benliğinizde saklamanız en iyisi olacaktır. Pişmanlıklarınız azalacak, keşke’leriniz yerini iyiki'lere bırakacaktır. Zaman sorunu aslında hiç olmamıştır hayatın İçinde zamanı güzel değerlendirmeyi bildikten sonra
inanın bu problemin asla var olmadığını anlayacaksınız Bu genelde insanların vazgeçemediği; hatta en kıymetli bahanesidir. Çünkü yeterince istemez ve yol almak iym- çabalamazlar. Nasılsa hayat onlara bir yol göstermiştir ve onlar kendi yollarını aramak için durmayı göze alamazlar. Yıllar geçtikçe neden durmadıklarını kendilerine sorduklarında, verebilecekleri en iyi cevap ‘o zamanlar acelem vardı’ olacaktır. Siz siz olun hayatınızı aceleye getirmeyin. Tüm güzellikleri yaşayın dilediğinizce, durgun bir su gibi olun ve hayatınızın özüne doğru akın. Bazen varmaktan iyidir yolda olmak unutmayın!
0 yorum: