Otuz


aşınmış omuzlarım
birkaç tel eskimiş göz kapaklarım
ve sesine sağır olduğum altı telli çalgının
vebali üstüme
kapılarından çıktım kendimin
dönmeyeceğim bu gidişle
bu akşamlar gecelere
bu geceler sabahlara döndükçe
bu böyle sürüp gidecek


korkarım bir başıma
ve otuz yaşımda
tabanları yürüdüğü ama varamadığı yollara hayret eden ayakkabılarımla
koca bir iç çekeceğim
böyle sevmemeliydim genç yaşımda

köşe başındaki masamın üzerinde
yine aynı saat aralığında okuyacağım
o malum şiiri
gözlerim göğe dönük
avuçlarım yere
toprak kokacağım günden güne biliyorum
ve inanmasan da aynalar bir gün bakmayacak yüzüme

içeriden sesi gelsin dilediğim o çocuğun
yahut tanıdık bir şeyler dilendiğim duvarların
zayıflığıma göz kırptığı akşamları
doldurdum avuçlarıma
sürdüm yüzüme
ve yüzüm
anıların mezarlığından ibaret


Next
Previous
Click here for Comments

0 yorum: