HİÇ BİR İDEOLOJİ BİR ÇOCUĞUN GÖZYAŞINA DEĞMEZ




Türkiye’de çocuk olmak zor. İktidar değişir, sistem değişir, çocukluğunuz değişir. Zira her parti iktidan olduğu dönemde kendi ideolojisine uygun nesiller yaratmak için ‘ reformlarına’ eğitim sisteminden başlar. Tanzimat döneminden, cumhuriyet dönemine, 28 Şubat’a kadar bu böyle gelmiş böyle gider.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Güven Gürkan Öztan da bu konu üzerine kafa yoran akademisyenlerden biri. Öztan, “Türkiye’de Çocukluğun Politik İnşası” adlı doktora tezinde Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslaşma sürecinde Tanzimat ile başlayan dönüşümleri, bunların Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde aldığı farklı biçimlenmeleri, “yurttaş çocuk”tan “milletperver çocuk’a ve son kertede “cumhuriyet çocuğu’na kadar uzanan değişik nitelendirmelerin ideolojik temellerini ele alıyor, öztan’ın çıkış noktası da çocuk dergileri.

Gürkan Özkan ile Türkiye’nin tarihsel sürecinde çocuk dergilerine yansıyan ideolojileri, etkilerini ve son dönemde tartışılan 4+4+4 kademeli eğitim sistemini konuştuk.
Tez konunuzu çocuk dergileri ile ilgili seçmenizin sebebi ne idi?
Türkiye’de Siyasi Düşünce Tarihi ağırlıklı olarak da Türk milliyetçilik(ler)i ve militarizm üzerine çalışıyorum ve Etnik Sorunlar ve Milliyetçilik, Ordu ve Siyaset gibi dersler veriyorum. Aslmda “çocukluk’ meselesiyle ilişki kurma nedenim daha çok otorite ve iktidar karşısında sürekli alttan alan kolektif duruşu ve “uslu yurttaşlar" üretmek isteyen farklı mekanizmaları irdelemekti. Elbette “otorite” karşısında

oluşan davranış kalıplarını, süreklilik arz eden toplumsal halleri analiz etmek için en ideal başlangıç noktası çocukluk... Üstüne üstlük çocukluk üzerine çalışmak, ister istemez “makbul yetişkinliğin” kodlarına dair ipuçları sunuyor. Zira çocukluk üzerine yazanlar hiçbir zaman salt çocuklara hitap etmezler eş anlı olarak ebeveynlerine ve diğer “terbiye edicilere’ de seslenirler...

Çalışma çok temelde 19. Yüzyılın son çeyreği ile ikinci Dünya Savaşı bitimine kadar olan süreci kapsıyor. OsmanlI’nın çalkantılı son zamanlarından devletin çözülüşüne ve oradan yeni rejimin kendini tesis ettiği döneme uzanıyor. Bir başka deyişle milliyetçi ve modemist-kalkınmacı kaygıların en dinamik olduğu zaman dilimine odaklanıyor. Henüz emekleme dönemindeki çocuk edebiyatı, müfredatm asli unsuru ders kitapları, ebeveynlere ve öğretmenlere öğütler kapsamında hazırlanan eserler (ki Terbiye, Okul ve öğretmen, Yeni Kültür gibi dergiler de buna dâhil) çalışmada incelenen kaynaklar arasında...
Neden sadece çocuk dergilerini baz aldınız? Türkiye’deki çocuk dergileri sizin için nasıl bir bilgi kaynağı oldu?
Aslında dediğim gibi çalışmada başvurulan kaynaklar oldukça çeşitli; çocuk dergilerin bu resmin sadece bir parçası ama elbette çok önemli bir parçası. Çünkü Batı’da olduğu gibi Türkiye’de de çocukların okuduğu ve orta smıf çocukluğunu biçimlendiren temel yazılı kaynakların başmda çocuk dergileri geliyor. Genellikle belli bir yaşam düzeyini tutturmuş okur-yazar aileler alıyor bu dergileri çocuklarına. Dolayısıyla içeriği ve dizaynı hitap ettiği sınıfa ve o sınıfın gelecek projeksiyonuna uygun ekseriyetle. Ayrıca kendi döneminin en meşhur kalemleri, sosyo-politik nedenlerle çocuk dergilerinde bir şekilde yazmışlar. Çocuklara

hitap etmek onlar için adeta kendilerine yükledikleri misyonun bir parçası olmuş. Ümeğin Balkan Savaşlarının milliyetçi atmosferinde Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Hüseyin Ragıp ve Mehmet Emin Çocuk Dünyası’nda, Yusuf Akçura ise Talebe Defteri’nde çocuklara milliyetçilik ve “savaş” propagandası yapmış.

Cumhuriyetin ilk yıllarında da genelde çocuk edebiyatına özelde ise çocuk dergiciliğine büyük ilgi var. Örneğin Mehmet Faruk Gürtunca. 1930’lu yıllarda bir yandan İstanbul’da mesleğini yaparken diğer yandan da ilkokul ve ortaokul öğrencileri için yaym çıkaran Gürtunca, çocuk dergileri arasında belki de en önemlilerinden biri olan Çocuk Sesi’ni çıkarıyor. Aynı dönemde birçok eğitimcinin çocuk edebiyatı ve dergiciliği ile ilgilendiğini biliyoruz.
Erken cumhuriyet yıllarında bu sefer temel gaye rejimin ilkelerini çocuklara ve onlar dolayımıyla yetişkinlere anlatmak. Rejimin temel sembollerinin bahsi geçen yayınlarda hem görsel hem de metin yoluyla popülerleştiğini görüyoruz. Bir başka deyişle çocuklara bakın bu rejim de sizin gibi daha genç, sizinle büyüyüp serpilecek mesajı veriliyor. Bunu yaparken milliyetçiliğin gramerinden ayrılamıyor tabi.
Dönemin önemli çocuk edebiyatı eserlerinin öncelikle çocuk dergilerinde parça parça basıldığını da özellikle
vurgulamak gerek. Bugün bile dolaşımda olan bir dizi eserin ilk örnekleri o dergilerde saklı. Görece canlı 
fotoğrafları, resimleri, yanşmalan ve hediyeleri ile cazibe merkezi haline geliyor bu dergiler.
Çocuk dergileri günümüze kadar nasıl bir değişime uğramış




Tarihsel olarak 1788’de Juvenile Magazine ve 1799’da The 

Children’s Magazine türünün ilk örnekleri olarak

 değerlendirilir. Bizde ise genellikle kayıtlarda ilk örnek olarak 1869’da yayımlanan ve 49 sayı çıkan 

Mümeyyiz geçer. Arada yüz yıla yakın bir sure var. Osmanlı’da daha sonra kısa zaman içinde başta Sadakat 

(1875), Etfal (1875) ve Arkadaş (1876-1877) olmak üzere çok sayıda çocuk dergisi yayın hayatma başlar. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında ise Çocuk, Çocuk Duygusu, Çocuk Sesi, Cumhuriyet Çocuğu, Gürbüz Türk 

Çocuğu Dergisi gibi birçok örneğe rastlıyoruz. Ama tabi 1945’te çıkan Doğan Kardeş’in ayn bir önemi var.

Çünkü büyük ölçüde kendi kulvarında "farklı” ve onunla birkaç nesil beraber yetişiyor.
 

Çocuk dergilerinin serüveninde en ilgi çeken şey zamanla dergilerin “çocuk dergisi” olduklarının farkına 

varmaları. Hem ikinci meşrutiyet hem de erken cumhuriyette dergilerin dili oldukça didaktik, hep daha fazla 

bilgi verme derdindeler. Eğlenceli diyebileceğimiz örnekler daha az. Çocuk dergilerinde eğlence ve oyun

temalarının ağırlık kazanması daha ziyade çok partili yaşamda oluyor. Ayrıca dergi sayısının artması, 

çıralarındaki rekabet vb. çocuk dergilerinin erişebilirliliğini de zamanla etkiliyor.

Araştırmadan nasıl bir sonuç çıktı? İncelediğiniz dönemleri göz önüne aldığınızda çocuk dergilerinde en etkili
dönemin hangisi olduğunu görüyoruz?
Bu soruya cevap net cevap vermek zor; çünkü her şeyden önce yıllara göre dergilerin satışlarının dökümü yok elimizde. Ancak şunu söyleyebilirim alternatifinin az olduğu dönemler, tahminen dergilerin 


en etkin olduğu dönemler... Televizyonun ve diğer kitle iletişim araçlarının olmadığı ya da az ulaşabildiği zamanlar... Burada ister istemez yine 1930’lu ve 40’lı yıllara dönüyoruz. Tabi bir noktayı es geçmemek gerekir. Çocuk dergileri o zaman da genellikle merkezlerde satılan yayınlar.. Taşraya ulaşması zor, abonelik aksıyor kısacası bir dizi maddi engel söz konusu.


Her dönemde ideolojilere göre çocuk yetiştirildiğine şahit oluyoruz. İdeolojilere göre çocuk yetiştirme yoktu dediğimiz bir dönem var mı? En apolitik dönem hangisi?

İdeolojiden bağımsız çocuk yetiştirme pek mümkün değil. Devlet cephesinden bakıldığında orada net bir süreklilik mevcut, rötuşlar elbette var ama temel eğilim oldukça net: Devlete bağlı, Türklüğünden iftihar eden, lider kültünü bir özgüven sembolü olarak üreten, “milli kültür' fetişisti itaatkâr nesiller. Ancak Türkiye toplumu 1960’lardan bu yana hızla renkleniyor, bu çeşitlenme 80 sonrasmda daha da arttı. Dolayısıyla tek yönlü biçimleme projeleri artık bir yere kadar...
Sizi en çok şaşırtan çocuk dergisi hangisiydi?
Tabi Türkiye’de milliyetçilik, militarizm çalışan bir insan için bile oldukça hayret verici olan Balkan Savaşları dönemi çocuk dergileri. İçlerinde ölçüsüz şiddet, kan, gözyaşı ve intikam tutkusu var. Dönemin eğilimleri tamam da nasıl olur da küçücük çocuklar için bu denli korkutucu, düşmanlaştırıcı metinler üretilir anlamlandırmak hakikaten zor. Kitabımda da alıntıladığım örnekler şok edici; mesela S. Korkud’un Çocuk Duygusu’nda yer alan “öç Türküsü’.. Mısraları şöyle: Türk yavrusu, artık uyan!/Düşmanların Bulgar, Yunan.../




Ellerinde nazlı anan,/öç almaya çağırıyor/ Kurtar diye bağınyor/Mini mini Türk yavrusul/Altmordunun yavrusu/Yunan, Bulgar... Düşmanmdır/Ocağını yıkan onlar/ Kardeşini boğan onlar/öç almayı unutma sen/Bil ki kinin imanındır.
Bir 20 yıl sonra tekrar çocuk dergilerine baktığımızda sizce şu anki dönem çocuk dergilerine nasıl yansır?
Ben yirmi yıl sonra çocuk dergiciliği diye bakılanların genellikle İslami kesiminin dolaşıma soktuğu dergiler olacağını düşünüyorum. Zira asıl popüler yükseliş, canlılık oralarda. Cemaatlerin, Diyanet’in ayn çocuk dergileri var. Konuya ilgi duyan araştırmacılar bence şimdiden hazırlıklarını yapsmlar... Toplumsal dayanışma, din ile kurulan ilişki, aile içi roller, dini ahlâk vs. tematik olarak yeniden üretilen başlıklara eleştirel gözle bakmak şart. Bu dergiler, ebeveynlere dini öğütler ve îslami çocuk edebiyatı ile beraber okunduğunda daha çarpıcı sonuçlar çıkacak bence.
Son günlerde tartışılan 4+4+4 kademeli eğitim sistemini nasıl yorumluyorsunuz?
Kartlan açık oynamak gerek bence.. Bu denli arkadan dolaşmanın bir anlamı yok. Hedefler net bir şekilde açığa vurulmadığından niyet okuyuculuğuna dönüşüyor tüm tartışma. Eğitim gibi hayati bir meselede çocukları nesneleştirme eğilimimizi yine had safhada. Herkes kendi politik vizyonuna göre “çocuklar için’ iyisini yaptığı iddiasında. Ama başta sınav sistemi olmak üzere öğrencilere danışan yok. Buradan hangi formül çıkarsa çıksın çocuklara somut katkısını olacağını düşünmüyorum ne yazık ki. .





Next
Previous
Click here for Comments

0 yorum: