MUTLULUK MU ARIYORSUNUZ? MİNNETTAR OLUN

Benimle ilgili bir şey biliyorsunuz, çok kişisel bir şey ve ben de sizin her birinizle ilgili olan bir şey biliyorum ve bahsettiğim şey endişelerinizin çok merkezinde. Bir şey var, dünyanın her yerinde tanıştığımız herkesle ilgili bildiğimiz, mesala sokakta tanıştığımız, işte her ne yapıyorlarsa ve her neye katlanıyorlarsa, ana nedeni bu, işte bu, hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Bunda hepimiz beraberiz. Mutluluğumuzu nasıl hayal ettiğimiz, bizi birbirimizden ayıran konu, halbuki zaten ortak olduğumuz çok şey var, o da mutlu olmak istiyoruz. Şimdi, benim konum minnettarlık. Minnetle mutluluğun arasında nasıl bir bağlantı olabilir? Birçok kişinin söylediği şu ki, bu çok basit. Mutlu olduğun zaman minnettarsın. Ama bir kere daha düşünün.


Gerçekten mutlu olan insanlar mı minnettarlar? Hepimiz birçok kişi tanıyoruz, ki mutlu olmak için her şeyleri var, ama mutlu değiller, çünkü başka bir şey istiyorlar veya sahip olduklarının aynısının fazlasını. Ve hepimiz bazı insanlar tanıyoruz pek çok şanssızlık yaşamış olan, öyle bir şanssızlık ki, biz kendimiz için istemeyiz ve onlar derinden mutlular. Mutluluğu yayıyorlar. Şaşırırsınız. Niye? Çünkü onlar minnettarlar. Aslında bizi minnettar yapan mutluluk değil. Minnettarlık bizi mutlu ediyor. Eğer mutluluğun sizi minnettar yaptığını düşünüyorsanız, bir kez daha düşünün. Sizi mutlu eden minnettarlıktır. Şimdi, şunu sorabiliriz, minnettarlıktan gerçekten neyi kastediyoruz? Ve nasıl oluyor? Size kendi deneyimlerinize bakmanızı rica ediyorum. Hepimiz nasıl olacağını deneyimlerden biliyoruz. Bizim için değerli olan bir şey bize veriliyor. Bize bazı şeyler verilmiş ki, bizim için çok değerliler. Ve gerçekten verilmiş bunlar. Bu iki şey beraber olmalılar. Değerli bir şey olması lazım ve gerçek bir hediye. Almamışsınız. Kazanmamışsınız. Alıp satmamışsınız. Onun için çalışmamışsınız. Bu sadece size verilmiş. Ve bu ikisi beraber olduğu zaman, ki bu benim için gerçekten değerli ve bunun bedava verildiğini fark ediyorum, o zaman minnettarlık kendiliğinden kalbimde yükseliyor, mutluluk kendiliğinden kalbimde yükseliyor. İşte minnettarlık böyle gerçekleşiyor. Bunun anahtarı şu ki, bu deneyimi arada bir yapamayız. Sadece minnet duyduğumuz deneyimlerimiz olamaz.


Biz minnettar yaşayan insanlar olabiliriz. Minnettar yaşamak, işte bu. Ve nasıl minnettar yaşayabiliriz? Deneyimleyerek, her anın verilmiş bir an olduğunun farkında olarak, dediğimiz gibi. O bir hediye. Onu kazanmadınız. Herhangi bir şekilde onu siz meydana getirmemişsiniz. Size verilecek başka bir anın sahibi olacağınıza dair bir güvenciniz yok ve lakin bu bize verilebilecek en değerli şeydir, bu an ve içerisindeki bütün fırsatlarla. Eğer biz şimdiki ana sahip olmasaydık, hiçbir şey yapmaya veya denemeye fırsatımız olmazdı ve bu an bir hediyedir. Verilmiş bir an, dediğimiz gibi. Şimdi, bu hediyenin içindeki hediyenin gerçekte fırsat olduğunu söylüyoruz. Sizin gerçekten minnettar olduğunuz şey fırsattır, size verilen şey değil, çünkü eğer o şey başka bir yerde olsaydı ve sizin ondan zevk almaya fırsatınız olmasaydı, onunla beraber bir şey yapmaya, onunla ilgili minnettar olmazdınız. Fırsat, her hediyenin içindeki hediyedir ve bizim şöyle bir özdeyişimiz var, fırsat sadece bir kere kapıyı çalar. Pekâlâ, bir kez daha düşünün. Her an yeni bir hediyedir, defalarca tekrarlanıyor ve eğer bu anın fırsatını kaçırdıysanız, başka bir an bize verilmektedir ve bir başkası. Kendimizi bu fırsattan yararlandırabiliriz ya da bunu kaybedebiliriz ve eğer kendimizi bu fırsattan yararlandırırsak, bu mutluluğun anahtarıdır. Mutluluğumuzun ana anahtarını kendi ellerimizde görelim. Her an, bu hediye için minnettar olabiliriz. Bu, herşey için minnettar olacağımız anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır. Şiddet için, savaş için, zulüm için, istismar için minnettar olamayız. Kişisel düzeyde, bir arkadaşın kaybı için, sadakatsızlık için veya yakınlarımızın kaybı için minnettar olamayız. Ama her şey için minnettar olabiliriz demedim. Bize verilmiş olan her andaki fırsat için minnettar olabiliriz dedim ve hatta çok zor bir şeyle karşı karşıya geldiğimiz zaman, bu fırsat için yükselip, bize verilmiş olan fırsata karşılık verebiliriz. Bu, göründüğü kadar kötü değil. Aslında, ona bakıp denediğiniz zaman çoğunlukla bize verilmiş olan şeyin zevk almak için bir fırsat olduğunu görüyorsunuz ve onu sadece hayatın içindeki koşuşturmamız yüzünden kaçırıyoruz ve fırsatı görmek için durmuyoruz. Ama ara sıra, bazen bize çok zor bir şey verilmiş oluyor ve bu zorluk bizim başımıza geldiğinde o fırsat için yükselmek bir meydan okumadır ve bazen çok acı verici bir şey öğrenerek, ona doğru yükselebiliriz. Örneğin, sabrı öğrenmek. Bize söylenen şey, huzura giden yolun bir sürat koşusu değil, daha çok bir maraton gibi olduğu. Sabır gerektirir. Zordur. Kendi görüşünüz için ayağa kalkmalısınızdır belki, kendi inancınız için ayağa kalkmalısınızdır. İşte bu bize verilmiş olan bir fırsattır. Öğrenmeye, acı çekmeye, ayağa kalkmaya, bütün bu fırsatlar bize verilmiştir, ama onlar fırsatlardır ve kendilerini o fırsatlardan yararlandıran kişileri biz takdir ediyoruz. Onlar hayatın üstesinden geliyorlar. Ve kaybedenler başka bir fırsat alıyorlar. Her zaman başka bir fırsat elde ediyoruz. İşte bu, yaşamın harika zenginliğidir. Peki bunu kullanmamızı sağlayacak nasıl bir yöntem bulabiliriz? Her birimiz minnettar yaşamak için nasıl bir yöntem bulabiliriz? Sadece arada bir minnettar değil, her an minnettar olarak. Bunu nasıl yapabiliriz? Çok kolay bir yöntemle. O kadar basit ki, aslında çocukluğumuzda caddede karşıdan karşıya geçmeyi öğrendiğimizde bize söylenen şey. Dur. Bak. Git. Hepsi bu kadar. Ama ne sıklıkla duruyoruz? Yaşamın içinde koşuşturuyoruz. Durmuyoruz. Fırsatı kaçırıyoruz, çünkü durmuyoruz. Durmalıyız. Sessiz olmalıyız. Ve hayatımıza dur işaretleri koymalıyız. Bir kaç sene önce Afrika'da olduğum zaman ve sonra geri döndüğümde, suyu fark ettim. Afrika'da bulunduğum yerde içecek suyum yoktu. Musluğu her açtığımda, şaşkına dönüyordum. Her ışığı yaktığımda, minnettar oluyordum. Bu, beni çok mutlu etti. Ama bir süre sonra, bu kaybolur. Bu yüzden lamba anahtarı ve musluğun üzerine küçük çıkartmalar koydum ve her defa suyu açtığımda, su. Yani kendi hayal gücünüze bırakın. Siz, sizin için en iyi olanı bulabilirsiniz, ancak hayatınızda dur işaretleri gerekiyor. Ve durduğunuz zaman, bir sonraki şey bakmaktır. Bakın. Gözlerinizi açın. Kulaklarınızı açın. Burnunuzu açın. Bütün duyularınızı açın, bize verilen bu harika zenginlik için. Bunun sonu yok ve işte bu hayatın tamamen ne anlama geldiğidir, zevk almak için, bize verilmiş olan şeyden zevk almak için. Ve sonra kalbimizi de açabiliriz, fırsatlar için, başkalarına yardım etmek için, diğerlerini mutlu etmek için, çünkü hepimizin mutlu olduğu zamandan başka hiçbir şey bizi daha fazla mutlu edemez. Ve kalbimizi fırsatlara açtğımız zaman, fırsatlar bizi bir şeyler yapmaya davet eder ve bu da üçüncüsü. Dur, Bak, ve sonra Git, ve gerçekten bir şeyler yap. Ve bizim yapabileceğimiz şey, hayatın o anda size sunduğu şeydir. Çoğunlukla zevk almaya bir fırsat, ama bazen daha zor bir şey. Ama ne olursa olsun, eğer bu fırsatı alıp kullanırsak, yaratıcı oluruz, işte onlar yaratıcı insanlardır, ve o küçük Dur, Bak, Git, öylesine güçlü bir tohumdur ki, dünyamızda devrim yapabilir. Çünkü ihtiyacımız var, biz şimdiki anda bir bilinç değişikliği ortasındayız ve şaşıracaksınız eğer siz ... Ben her zaman bu minnettarlık ve şükran kelimelerinin kaç kere kullanıldığını duyduğumda şaşırıyorum. Her yerde buluyorsunuz, minnettar bir havayolu, bir restoran minnettarlık bir kafe minnettarlık, bir minnettarlık olan şarap. Evet, hatta markası Teşekkürler olan bir tuvalet kağıdına rastlamıştım. Bir minnet dalgası var, çünkü insanlar bunun ne kadar önemli olduğunun farkına varıyorlar ve de bunun nasıl dünyamızı değiştirebileceğinin. Dünyamızı son derece önemli şekilde değiştirebilir, çünkü eğer minnettar iseniz, korku dolu değilsinizdir, ve eğer korku dolu değilseniz, o zaman şiddetli değilsinizdir. Eğer minnettar iseniz, yeterlilik duygusuyla hareket edersiniz, kıtlık duygusuyla değil, ve o zaman paylaşmak istersiniz. Eğer minnettar iseniz, insanların arasındaki farklardan zevk alırsınız ve herkese saygı duyarsınız ve bu altında yaşadığımız bu güç piramidini değiştirir. Ve bu eşitliği sağlamaz, ancak eşit saygıyı sağlar ve önemli olan budur. Dünyanın geleceği bir ağ olacak, bir piramit değil, baş aşağı dönmüş bir piramit değil.

Bahsettiğim devrim, şiddetsiz bir devrimdir ve o kadar devrimci ki, devrim kavramının kendisini bile kökten değiştiriyor, çünkü normal bir devrim, güç piramidinin baş aşağı olduğu yerde olur ve altta olanlar artık üstte olurlar ve bir öncekilerin yaptıklarının aynısını yaparlar. İhtiyacımız olan küçük grup ağlarıdır, birbirini tanıyan küçük ve daha küçük gruplar, birbirleriyle etkileşim kuranlar, ve bu minnettar bir dünyadır. Minnettar bir dünya neşeli insanlarla dolu bir dünyadır. Minnettar insanlar neşeli insanlardır ve neşeli insanlar, ne kadar çok neşeli insan olursa, o kadar neşeli bir dünyamız olacak. Minnettar bir yaşam için bir ağımız var ve mantar gibi çoğaldı. Niye çoğaldığını anlayamadık. Bir şey için minnettar olduklarında, insanların bir mum yakması için fırsatımız var. Ve on yıl içinde, 15 milyon yanan mum olmuştur. İnsanlar farkına varıyor, minnettar bir dünyanın mutlu bir dünya olduğunun ve hepimizin fırsatı var basit Dur, Bak, Git ile dünyayı dönüştürmek için, mutlu bir yer haline getirmek için. Ve bunu diliyorum hepimize ve biraz olsun katkısı olduysa aynı şeyi yapma isteği vermek için, Dur, Bak, Git. 
Next
Previous
Click here for Comments

0 yorum: