Sonra açtığım şarkının her kelimesini kazıdım zihnime. Üzerime gelen duvarlar hayli tanıdık bir yerlerden. Ben Jack London'ı duyamıyorum artık. Kulağıma şiir fısıldamıyor kafamın içindeki adam ve ben artık yatağımı ısıtamıyorum. Kendime okuyorum yazdığım şiirleri. Ulu orta dokunamıyorum o kadına. Belki sesimle biraz. Ama o kadar. Gökyüzüne de az bakıyorum bu aralar ve göremiyorum da hiçbir şey eskisine nispeten.
Babacığım, sana yazdığım o şiirin her satırı için dikil karşıma. Belki de ben o insanların dediği gibi bir adamdım ve belki de evlat olamadığımdan seni baba olarak sevemedim. Bu sıralar senin yerleşemediğin dünyamda sıkışıp kaldım. İnsan kendine kızar mı ? Sen söyle bana, herkes uyurken o sevdiğin radyo açık, sigara tüketirdin saatlerce. Bulabildin mi bir çözüm öyle gecelerde? Bak sen olmak istemezken seni görüyorum artık aynada. Başardın be adam. Sessizliğin de pişmanlığın da bulaştı bana. İnsanların nefret ettiği o yüzün oldum ben. Gülünce içi ısıtan ve bayram yerine çeviren ama sinirlenince koca bir çocukluğu yakan o yüz oldum. Sanırım beni böyle daha çok sevdin. Geçen gün öptün bile beni. Nereye koysam seni be adam? Var mıydın bilemiyorum. Neden yoktun diye de soramıyorum sana.
Bir kadın tanıdım baba. Sigaranı yak da öyle gel bu sefer. Güzel dinle beni her zamanki gibi. Ne diyordum? Bir kadın tanıdım baba. Dur hemen endişe kaplamasın yüzünü. Ben bir kadını işliyorum içime. Zaten içim savaş yeri. Onu en güvenli yere götürdüm baba. İyi etmiş miyim? Yoksa kalıp benimle savaşmasını mı izlemeliyim? Sen gibi mi olacağım baba? Hangisini seçerdin sen olsan? Bunda yanlış ne var ki baba? Bir kadın tanıdım. Sevmedim değil. İşliyorum onu içime. Hem her şey zaten çok zor ve o hep yanımdaydı. Sen yokken de o vardı baba. Yok hayır sana kızmıyorum. Kızmak haddim değil. Babasız kalan çocukları alıyorum koynuma geceleri. Onlar göğsümde uyurken seni yok sayamam. Onlara baba oluyorum geceleri. Kokumu biliyorlar. Huzurlu uyuduklarını hissediyorum. Sahi en son ne zaman uyudum kucağında ben? Dur zorlama kendini ben hatırlıyorum. Ev halkı olarak 'merdivenin başı' dediğimiz ve senin şu sıralar yeni pencere kenarı olarak belirlediğin yerde yıllar yıllar önce. Bana top oynadığın zamanları anlatmıştın. Hiç unutmayacağım be adam. Seni kendime en yakın hissettiğim andı belki de. Çamurlu dizlerini anlattın. Evden kaçtığını. Kavgalar ettiğini. Biliyor musun baba senin oğlun seni hiç bulamadı arkasını döndüğünde. Tıpkı senin gibi. Sen de bulamamıştın babanı değil mi? Hani biz farklı olacaktık adam ? Hani sen o olmayacaktın? Ben ne diyorum biliyor musun ? Ben diyorum o olmayacağım. Ben babam olmayacağım.
En çok da seninle doya doya sarılamadığımıza ve seninle İstanbul'u alt üst edemediğimize yanıyorum. Ben senin başımı okşayıp sırtımı sıvazlamamana yanıyorum. Çok geçmedi üzerinden. Bu yaz öyle var oldun ki. "Kimse seni anlamaz. Odaya kapanarak,kendinle savaşarak çözemezsin sorunu. Çık dışarı ve dağıt şu kafanı." dedin. Seni dinledim. Yemin ederim bin kere söylesen bin kere dediğini yapardım. O günden bu yana çok şey değişti adam. Ben yazayım, sen okuma adam. Ben korkuyorum çünkü arkamı döndüğümde bulamadığım adamı karşımda bulmaktan.
Ha bir de çekilmediğimiz fotoğraflar var. İlk fırsatta sözüm olsun.
O Adam
18 Ekim 2017 Çarşamba
0 yorum: